Kasım
ayında İstanbul’da Tophane-i Amiri de açılan Joan Miro’nun eserlerinin
sergisine, misafir ve seyahat ile yoğun geçen yeni yıl dönemi sonrasında gitme
niyetindeydim. Hatta, Miro’nun eserlerindeki parlak renkler ve yalın
şekillerin, resime ilgisi olan 6 yasındaki kızımın da hoşuna gideceğini
düşünerek, sergiye kızımı da götürmek istiyordum. Ocak başında İstanbul’a
döndüğümde ise Miro sergisinin son görülme tarihi olan 31 Ocak’tan evvel
kapandığını öğrendim ve konuyu hemen araştırmaya başladım.
www.joanmiro.com |
Meğer
Aralık’ta Joan Miro’nun mirasçıları İspanya’nın Barselona kentindeki Joan MiroVakfı’nı (Fundacio Joan Miro)
aramış ve sergideki
eserlerin sahte olabileceği şüphelerini Vakfa bildirmiş. Joan Miro Vakfı
yetkilileri de, sergiye ev sahipliği yapan Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi Rektörlüğü ile temasa geçip uyarmışlar, sergideki Miro eserlerinin
orijinallerinin birçoğunun Vakıf’da bulunduğunu belirtmişler ve serginin
gereken tespitler yapılana kadar kapatılmasını talep etmişler. Üniversite
sergiyi hemen geçici olarak kapatmış; Vakıf yetkilileri ise İstanbul’a gelip
sergideki eserleri incelemişler. Nitekim, sergilenen eserlerdeki Joan Miro
imzaları sahte çıkmış!
Sergideki
eserlerin sahte çıkması beni çok şaşırttı ve açıkçası üzdü. Böyle tanınmış ve
saygıdeğer bir sanatçının eserleri sergilenmeden kimin ne tür gerçeklik tespiti
yapması gerektiğini, bu durumlarda protokolün nasıl işlediğini ve bu konunun
kimin sorumluluğu olduğunu bilmiyorum. Ayrıca, anladığım kadarıyla bu devirde
eserlerin fiyatları bu kadar arttıkça gerçeklik sertifikalarının da sahteleri
kolaylıkla düzenlenebiliyormuş. O zaman bu durumda, en azından sergiye ev
sahipliği yapan Üniversite’nin yetkilileri, eserlerin sahibi galerinin,
eserlerin gerçeklik sertifikasını görmek dışında Joan Miro Vakfı’na bir telefon
açarak eserlerin gerçekliği konusunu danışmaları gerekmez miydi? Bir
üniversitenin yetkilileri, özellikle o üniversite sadece sanat dalları ile
ilgili bir üniversiteyse, bir ressama ve sergiyi ziyaret eden halka nasıl böyle
bir sorumluluk duygusu hissetmez? Acaba İstanbul’a gelen diğer sergilerde de
sahte eserler gördü mü ziyaretçiler? İleride aynı durumun tekrarı nasıl
önlenecek veya önlenebilir?
www.joanmiro.com |
Okuduğum
kadarıyla, uluslararası sanat dünyasında sahte eserlerin sergisi aslında son 5
senedir moda olmuş! “Kandırma Niyetinde: Sanat Dünyasında Sahte ve Taklit” (“Intent to Deceive: Fakes and Forgeries in the Art World”) adlı sergi ABD’nin 4 eyaletini bu sene gezecekmiş. 2010
yılında Londra’da ki National Gallery de benzer bir ‘sahte eserler’ sergisine
ev sahipliği yapmıştı (“Yakından
İnceleme: Sahte, Hata ve Keşifler” / “Close Examination: Fakes, Mistakes and
Discoveries”). Hatta Londra’da sergilenen ‘sahte’ eserler National
Gallery’nin gerçek sanarak satın aldığı ve sonra gerçek olmadığını keşfettiği
resimlerin sergisiymiş!
İstanbul’da
ki Miro sergisi ile aşağı yukarı aynı tarihlerde San Diego’daki Çağdaş SanatMüzesi’nde (Museum of Contemporary Art San Diego) kapsamlı bir Frida Kahlo sergisi açıldı. Bu sergide
Frida Kahlo’nun 123 eserini görmek ve hayatını öğrenmek mümkündü. Ancak,
eserlerin hiçbiri gerçek değil, dört ayrı Çinli ressam tarafından dört senelik
bir çalışma ile kopyalamışlar! Sergi ile ilgi yazılar, reklam ve tanıtım
belgelerinde ise eserlerin gerçek olmadığı çok açıkça belirtilmemiş hatta
sergideki bilgi panolarında ve eserlerin yanındaki her tabloya ait bilgi
yazılarında eserlerin orijinal olmadığı konusu bahsedilmemiş bile!
Ziyaretçilerin bir kısmı sergideki eserlerin sahteliğini anlamadan sergiden
çıkmışlar. Fakat sergiyi beğenip Frida Kahlo’nun hayatı ve sanatı hakkında
bilgi edindiklerini söyleyen ziyaretçiler de varmış.
www.fridakahlo.org |
www.fridakahlo.org |
Belki
gerçek olmayan eserler sergilenince normalde bir sanatçının eserlerini
göremeyecek veya beraberce görmesi mümkün olmayacak insanlar eserleri
görebiliyor ve böylece sanatçının sanatı daha çok görülüyor olabilir. Ancak,
orijinal eserler sanatçının tabloyu yaparken ki ruh halini ve duygularını da
yansıtıyor, tablolar aslında yüzeylerinde görünenden çok daha derin eserler.
Sahte eserlerde aynı derinliğin genelde olmadığını düşünüyorum. Ayrıca, açıkça
eserlerin sahte olduğu belirtilen sergide yine eserleri ziyaretçi gözüyle
beğenebiliriz ama İstanbul’da veya San Diego’da olduğu gibi eserlerin sahte
olduğunun açıkça söylenmemesi, hile ve hatta dolandırıcılık gibi geliyor bana.
Genel ziyaretçi gerçek ve sahte eser arasındaki farkı her zaman anlayamasa
bile, o ziyaretçinin zamanını ve parasını nasıl harcıyacağına serbestçe karar
verme hakkı elinden alınmış oluyor diye düşünüyorum. Belki Miro sergisine
gidenler eserlerin gerçek olmadığını bilseydi, gitmezlerdi. Peki, siz
bilseydiniz, siz gider miydiniz?
Sevgiler,
Mor
Kutluyorum sevgili mor bilgilendirici bir yazı aynı zamanda acıklı her şeyden şüphe mi edeceğiz
YanıtlaSil