18 Şubat 2014 Salı

Kadınlar ve Ayakkabıları….





Kadınların ayyakkabılarıyla olan ilişkisi nedir? En sadesinden tut en süslüsüne kadar, bir kadın güzel bir ayyakkabı görünce kendinden geçiyor. Bu duygu bence yaş, ülke, hatta maddi imkan arasında ayırt etmiyor. Kadın her koşulda kadındır diyorum….ve kendi ayakkabı maceralarımı sizlerle paylaşıyorum:

Geçen sene kızıma okul formasının altına ilkokul ayakkabısı almaya Londra’da bir dükkana girdik. Ayakkabılar son derece sade, son derece ciddi, son derece okula uygunlardı. Benim süslü kızım, bu ayakkabıları beğenmedi, hatta söylendi. Yapacak birşey yoktu, çünkü Londra’daki okullar bu konuya özen gösteriyorlardı.  Birden siyah rugan ama ciddiyetini koruyan bir ayakkabı gördüm ve hemen kızımın numarasını istedik. Satıcı hanım kızımın okulunun rugan ayakkabıya izin verip vermediğini sorunca, kızım da ben de çok şaşırdık. Bu da mı yasaktı? Hemen listeler çıkarıldı ve bakıldı, ama kızımın okulunun rugan ayakabıya izin verip vermediği dükkandaki listede belirtilmemişti. Kızım henüz 5 yaşında değildi ve İngiliz sistemine göre ilkokula başlıyordu, yani çok küçükken çok büyük işlere girişiyordu. Ben de hiç aldırmadan seçtiğimiz rugan ayakkabıyı aldım, kızıma da okulunda rugan ayakkabının yasak olabileceğini ama bu durumu ancak okulun birinci günü ayakkabıyı okula giyerek, uyarı alıp almadığımıza bakarak öğreneceğimizi söyledim; uyarı alırsak da daha sade bir çift ayakkabı almamız gerekeceğini, ancak rugan ayakkabıyı da okul dışında giyebileceğini anlattım. Kızım da durumu kabul etti. Nasıl olduysa okul rugan ayakkabıya izin verdi (ve öğretmeni itiraz etmedi) ve kızım da küçük yaşında küçük ayaklarına ciddi ama rugan papisini takıp bir yıl okula gitti…

Bu olay beni 30 yıl evveline götürdü. Ben de annemle İstanbul’da ilkokula başlarken ayakkabı alışverişine gittiğimi, aynı konuşmaların aramızda geçtiğini hatırladım. Ben kızım kadar uyumlu değildim ve itirazlara rağmen okul için kendime kırmızı rugan ayakkabı aldırmıştım! Ve onları okula giydim de!

On yaşımda, çocukluğumun büyük bir kısmını geçirdiğim Amerika’da Nike lastik ayakkabılar yaşıtlarım arasında moda olmuştu. Yaklaşık 2 ay kadar Nike’ın mor renginden aratmıştım annemlere; nihayet bulundu ve alındı; o günkü sevincimi hala hatırlarım. Genç kızlık çağımda babet takıntım vardı (babetleri hala pek severim). Ruganından derisine, morundan parlak fuşya süetine kadar çeşit çeşit, belki 20 adet babetim vardı o yıllarda.. Üniversite yıllarımda biraz daha ciddi ayakabıları tercih ettim; hafif dolgu topuk ve staj yaparken küçük topuklu ayakkabılar eklendi geniş koleksiyonuma. İş hayatına başladığımda ise topuklu ayakkabıları o kadar sevdim ki neredeyse her yere onlarla gidiyordum.

Bir sene Amerika’ya tatile gittiğimde, büyük bir dükkanda sadece bir günlüğüne bütün Nine West marka ayakkabıları 20 Dolara indirmişlerdi. Bu olayın üstünden yaklaşık 15 sene geçmesine rağmen, Amerika’daki o gün, o ayakkabı reyonunda geçirdiğim 3 saati unutamıyorum! Onsekiz çift ayakkabıyla İstanbul’daki evime geri döndüğümde valiz boşaltırken o zamanki erkek arkadaşıma, suçumu saklamak için ve kendimden utanırcasına yalan bile söylemiştim.

O zamanlar kendime büyük bir ayakkabı dolabı da yaptırmıştım. Dolapçıya gittim (o zamanlar Türkiye’de IKEA ve benzeri mobilyacılar yoktu.) Yatak odama daha şifonyer bile alamamıştım! Dolapçıyla konuştuk, yaptığı dolapların aynısından istediğimi ancak dolabı sadece ayakkabı koymak için kullanacağımı anlattım. Adam da bana istediğim rafların adedini ve aralıklarını bildirmemi istedi. Eve gidip çalıştım. Ayakkabılarımı büyük bir keyifle saydım, ileride alacağım ayakkabıları da tabi ki hesabıma kattım. Topuklu ve topuksuz olarak ayırdım, topukluları topuk yüksekliğine göre saydım, düşündüm ve ölçtüm. On gün içinde ayakkabı dolabım evime teslim edildi ve cicilerimi dolabımın içine özen ve düzenle yerleştirdim.
Aynı dönemde “Sex & the City” adlı Amerikan dizisi yayına girdi, ve patladı! Genç, bekar, ve iş sahibi bir bayan olarak ben de bayılarak izliyordum her bölümünü. Bu vesileyle, hem o zamana kadar çok az vakit geçirdiğim New York’u tanıdım, hem de Manolo Blahnik, Jimmy Choo ve Christian Louboutin ile tanıştım! O çılgın kıyafetler ve rüya gibi ayakkabılar sanırım bir moda akımı başlattı; kadınlar kadın olduklarını tekrar hatırladılar. Tabi bana da iş çıktı, yeni alışverişler beni bekliyordu!

Geçen sene Londra’da benim “Sex & the City” dizisiyle tanıdığım Christian Louboutin’in eserlerine özel sergi açıldı. O sene Londra’da oturduğumuz için, tabiki sergiye koşarak gittim. Çok ama çok da etkilendim. Yıllardır aldığım sanat tarihi dersleri, müze, sergi ve galeri turları sonucunda sergide gördüğüm bu ayyakkabıları da Christian Louboutin’in sanata katkısı olarak değerlendirdim. İnanılmazlardı! Sergiyi iki kere aynı hayranlıkla gezdim. Yaklaşık 15 sene evvel New York Metropolitan Museum of Art’da gördüğüm Degas sergisi ve Christian Louboutin’in Londra’daki sergisi benim için unutulmaz sergiler arasında yanyanalar.

Bugün kabataslak hesabımla 65 çifte yakın ayakkabım var. Hepsini kullanıyorum, hatta çok severek kullanıyorum; kullandıkça eskiyenleri ihtiyacı olanlara dağıtmayı da ihmal etmiyorum. Bu rakam tabi terlik ve sandaletten tut, marka topuklu ayyakkabılarıma, spor ayyakkabılarımdan çizme ve babetlere, hepsinin toplamı. Bu ayakkabıların büyük bir kısmı ise bekarlığımda özenerek yaptırdığım ayakkabı dolabımda duruyorlar. Eşim ise bahtını erkenden kabul etti. Eşimle ilk çıkmaya başladığımızda benim evime bir geldiğinde antrenin ucundaki dolabın ne sakladığını sordu. Ben de artık yalan söylemektense, gerçeği söyledim. Eşim çok şaşırdı, “o dolapta sadece ayakkabı mı var?” diye şaşkınlık içinde sordu. Dolabımın kapılarını açtığımda eşimin şaşkınlığı devam etti. Biraz eğilirse ön sıranın arkasında da ayakkabı olduğunu göreceğini söyleyince, tatlı tatlı güldü. Şimdi 10 yıl sonra eşim de ayakkabılarımı seviyor, hatta beraber ayakkabı alışverişine bile çıkmışlığımız var!

Kızıma geri dönecek olursak, okula ciddi ayakkabılarını giymeye devam ediyor. Ama bu haftasonu Babaannesine, kendi beğenip bize aldırdığı metalik pembe kovboy çizmeleriyle gitti! Herhalde armut (veya ayakkabılar) dibine düşmüş…

Sevgiler,
Mor              

4 yorum:

  1. Harika bir yazı gülümseyerek okudum.

    YanıtlaSil
  2. Hazir yaz geliyorken Turkiye'de kucuk cocukla nereye deniz-gunes tatiline gidilir, Hillside vb tatil koyleri disinda, daha sakin, dogayla ic ice, salas veya butik secenekler nelerdir konusuna bir el atsaniz, ah ne faydali olur :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam, isteginiz uzerine yazi planimiza aldik. En kisa surede size cevap vericez.
      Sevgiler,
      BKK

      Sil
  3. Erkek spor ayakkabı mı arıyorsunuz? Tıklayın: erkek spor ayakkabı

    YanıtlaSil