Kadınların ayyakkabılarıyla olan ilişkisi nedir? En sadesinden tut en süslüsüne
kadar, bir kadın güzel bir ayyakkabı görünce kendinden geçiyor. Bu duygu bence
yaş, ülke, hatta maddi imkan arasında ayırt etmiyor. Kadın her koşulda kadındır
diyorum….ve kendi ayakkabı maceralarımı sizlerle paylaşıyorum:
Geçen sene kızıma okul formasının altına ilkokul ayakkabısı almaya
Londra’da bir dükkana girdik. Ayakkabılar son derece sade, son derece ciddi,
son derece okula uygunlardı. Benim süslü kızım, bu ayakkabıları beğenmedi,
hatta söylendi. Yapacak birşey yoktu, çünkü Londra’daki okullar bu konuya özen
gösteriyorlardı. Birden siyah
rugan ama ciddiyetini koruyan bir ayakkabı gördüm ve hemen kızımın numarasını
istedik. Satıcı hanım kızımın okulunun rugan ayakkabıya izin verip vermediğini
sorunca, kızım da ben de çok şaşırdık. Bu da mı yasaktı? Hemen listeler çıkarıldı
ve bakıldı, ama kızımın okulunun rugan ayakabıya izin verip vermediği dükkandaki
listede belirtilmemişti. Kızım henüz 5 yaşında değildi ve İngiliz sistemine göre
ilkokula başlıyordu, yani çok küçükken çok büyük işlere girişiyordu. Ben de hiç
aldırmadan seçtiğimiz rugan ayakkabıyı aldım, kızıma da okulunda rugan ayakkabının
yasak olabileceğini ama bu durumu ancak okulun birinci günü ayakkabıyı okula
giyerek, uyarı alıp almadığımıza bakarak öğreneceğimizi söyledim; uyarı alırsak
da daha sade bir çift ayakkabı almamız gerekeceğini, ancak rugan ayakkabıyı da
okul dışında giyebileceğini anlattım. Kızım da durumu kabul etti. Nasıl olduysa
okul rugan ayakkabıya izin verdi (ve öğretmeni itiraz etmedi) ve kızım da küçük
yaşında küçük ayaklarına ciddi ama rugan papisini takıp bir yıl okula gitti…
Bu olay beni 30 yıl evveline götürdü. Ben de annemle İstanbul’da
ilkokula başlarken ayakkabı alışverişine gittiğimi, aynı konuşmaların aramızda
geçtiğini hatırladım. Ben kızım kadar uyumlu değildim ve itirazlara rağmen okul
için kendime kırmızı rugan ayakkabı aldırmıştım! Ve onları okula giydim de!
On yaşımda, çocukluğumun büyük bir kısmını geçirdiğim Amerika’da Nike
lastik ayakkabılar yaşıtlarım arasında moda olmuştu. Yaklaşık 2 ay kadar Nike’ın
mor renginden aratmıştım annemlere; nihayet bulundu ve alındı; o günkü sevincimi
hala hatırlarım. Genç kızlık çağımda babet takıntım vardı (babetleri hala pek
severim). Ruganından derisine, morundan parlak fuşya süetine kadar çeşit çeşit,
belki 20 adet babetim vardı o yıllarda.. Üniversite yıllarımda biraz daha ciddi
ayakabıları tercih ettim; hafif dolgu topuk ve staj yaparken küçük topuklu
ayakkabılar eklendi geniş koleksiyonuma. İş hayatına başladığımda ise topuklu
ayakkabıları o kadar sevdim ki neredeyse her yere onlarla gidiyordum.
Bir sene Amerika’ya tatile gittiğimde, büyük bir dükkanda sadece bir günlüğüne
bütün Nine West marka ayakkabıları 20 Dolara indirmişlerdi. Bu olayın üstünden
yaklaşık 15 sene geçmesine rağmen, Amerika’daki o gün, o ayakkabı reyonunda geçirdiğim
3 saati unutamıyorum! Onsekiz çift ayakkabıyla İstanbul’daki evime geri döndüğümde
valiz boşaltırken o zamanki erkek arkadaşıma, suçumu saklamak için ve kendimden
utanırcasına yalan bile söylemiştim.
O zamanlar kendime büyük bir ayakkabı dolabı da yaptırmıştım. Dolapçıya
gittim (o zamanlar Türkiye’de IKEA ve benzeri mobilyacılar yoktu.) Yatak odama daha şifonyer bile alamamıştım! Dolapçıyla konuştuk, yaptığı
dolapların aynısından istediğimi ancak dolabı sadece ayakkabı koymak için
kullanacağımı anlattım. Adam da bana istediğim rafların adedini ve aralıklarını
bildirmemi istedi. Eve gidip çalıştım. Ayakkabılarımı büyük bir keyifle saydım,
ileride alacağım ayakkabıları da tabi ki hesabıma kattım. Topuklu ve topuksuz
olarak ayırdım, topukluları topuk yüksekliğine göre saydım, düşündüm ve ölçtüm.
On gün içinde ayakkabı dolabım evime teslim edildi ve cicilerimi dolabımın içine
özen ve düzenle yerleştirdim.
Aynı dönemde “Sex & the City” adlı Amerikan dizisi yayına girdi, ve
patladı! Genç, bekar, ve iş sahibi bir bayan olarak ben de bayılarak izliyordum
her bölümünü. Bu vesileyle, hem o zamana kadar çok az vakit geçirdiğim New York’u
tanıdım, hem de Manolo Blahnik, Jimmy Choo ve Christian Louboutin ile tanıştım!
O çılgın kıyafetler ve rüya gibi ayakkabılar sanırım bir moda akımı başlattı;
kadınlar kadın olduklarını tekrar hatırladılar. Tabi bana da iş çıktı, yeni alışverişler
beni bekliyordu!
Geçen sene Londra’da benim “Sex & the City” dizisiyle tanıdığım
Christian Louboutin’in eserlerine özel sergi açıldı. O sene Londra’da oturduğumuz
için, tabiki sergiye koşarak gittim. Çok ama çok da etkilendim. Yıllardır aldığım
sanat tarihi dersleri, müze, sergi ve galeri turları sonucunda sergide gördüğüm
bu ayyakkabıları da Christian Louboutin’in sanata katkısı olarak değerlendirdim.
İnanılmazlardı! Sergiyi iki kere aynı hayranlıkla gezdim. Yaklaşık 15 sene
evvel New York Metropolitan Museum of Art’da gördüğüm Degas sergisi ve
Christian Louboutin’in Londra’daki sergisi benim için unutulmaz sergiler arasında
yanyanalar.
Bugün kabataslak hesabımla 65 çifte yakın ayakkabım var. Hepsini kullanıyorum,
hatta çok severek kullanıyorum; kullandıkça eskiyenleri ihtiyacı olanlara dağıtmayı
da ihmal etmiyorum. Bu rakam tabi terlik ve sandaletten tut, marka topuklu
ayyakkabılarıma, spor ayyakkabılarımdan çizme ve babetlere, hepsinin toplamı.
Bu ayakkabıların büyük bir kısmı ise bekarlığımda özenerek yaptırdığım ayakkabı
dolabımda duruyorlar. Eşim ise bahtını erkenden kabul etti. Eşimle ilk çıkmaya
başladığımızda benim evime bir geldiğinde antrenin ucundaki dolabın ne sakladığını
sordu. Ben de artık yalan söylemektense, gerçeği söyledim. Eşim çok şaşırdı, “o
dolapta sadece ayakkabı mı var?” diye şaşkınlık içinde sordu. Dolabımın kapılarını
açtığımda eşimin şaşkınlığı devam etti. Biraz eğilirse ön sıranın arkasında da
ayakkabı olduğunu göreceğini söyleyince, tatlı tatlı güldü. Şimdi 10 yıl sonra
eşim de ayakkabılarımı seviyor, hatta beraber ayakkabı alışverişine bile çıkmışlığımız
var!
Kızıma geri dönecek olursak, okula ciddi ayakkabılarını giymeye devam
ediyor. Ama bu haftasonu Babaannesine, kendi beğenip bize aldırdığı metalik
pembe kovboy çizmeleriyle gitti! Herhalde armut (veya ayakkabılar) dibine düşmüş…
Sevgiler,
Mor
Harika bir yazı gülümseyerek okudum.
YanıtlaSilHazir yaz geliyorken Turkiye'de kucuk cocukla nereye deniz-gunes tatiline gidilir, Hillside vb tatil koyleri disinda, daha sakin, dogayla ic ice, salas veya butik secenekler nelerdir konusuna bir el atsaniz, ah ne faydali olur :)
YanıtlaSilSelam, isteginiz uzerine yazi planimiza aldik. En kisa surede size cevap vericez.
SilSevgiler,
BKK
Erkek spor ayakkabı mı arıyorsunuz? Tıklayın: erkek spor ayakkabı
YanıtlaSil