Uzun zamandır
üzerinde çalıştığım ve iki kere tökezlediğim bir proje var. İlk tökezleme çok
canımı yakmamıştı. Çünkü projemi gerçekleştirmek için yeteri kadar hazır
olmadığımı biliyordum ama yine de
kendimi ve şansımı denemek istemiştim. Olmadı. İkinci sefer için elimden geleni
yaptım, ilk seferden eksik kalan noktalarımı tamamladım, gecemi gündüzüme
kattım, eve kapandım, arkadaş ve aile ilişkilerimi en aza indirdim (bunları
yazarken yaptığım yanlışları şimdi daha net görüyorum), tüm enerji ve konsantrasyonumu
önümdeki işe verdim. Proje teslim gününün kusursuz geçmesi için bir önceki
akşam kendime telkinler yaptım, heyecanımı yatıştırdım ve bu sefer tamam oldu
bu iş diyerek günüme başladım. Gün sonunda, bu sefer projemi başarıyla
bitirdiğime emindim ve sonuçları bile beklemeden ikinci aşama için hazırlanmaya
başladım.
Ve o yıkıcı ‘üzgünüz’ haberini aldığımda sanki bir
yakınımı kaybetmişçesine günlerce ağlamam projenin gerçekleşmemesinden çok
yaşadığım hayal kırıklığı ve emeklerimin boşa gitmesinden dolayı duyduğum utanç
karışık kişisel başarısızlık duygusunun sonucuydu. Günlerce kendime gelemedim.
Kendimi ayağa kaldırıp tekrar çalışmalarıma başlamam epey vakit aldı.
Her yiğidin
yoğurt yiyişi farklıdır. Ben evde çalışamayanlardanım. İş ve ev ortamının benim
için ayrı olması olmazsa olmazlardan. Bu sebepten tüm çalışmalarımı ev dışında
kütüphane veya belirli kafelerde yapıyorum. Bu amaçla gittiğim kafelerden
birinde çalışan bir bayan (kısaca A diyeceğim), beni 1,5 senedir izliyormuş.
Yaklaşık bir ay önce ‘seni biraz stresli görüyorum. Çalışmaların nasıl gidiyor?’
diye sordu. Yukarıda size özetlediğim durumu ona da kısaca anlattım. O da
kendisinin sadece garsonluk yapmadığını, aynı zamanda spor psikolojisi ve kişiye
özel spor desteği verdiğini ve bana yardımcı olabileceğini söyleyip kartını verdi. Teşekkür ettim ve aramadım.
İkinci kez
başka bir kafede karşılaştık. Bu sefer, o da müşteri olarak gelmişti. Beni yine
çalışırken gördü, neden aramadın diye de sordu. Kem küm deyip kartını
kaybettiğimi söyledim. Tekrar verdi, ara dedi ve tabiki yine aramadım. Üçüncü
kez karşılaşınca, benim telefon numaramı direkt telefonuna kaydedip ‘yarın aramazsan ben seni arayacağım’
dedi. İki saat bu hanımla konuşup vakit kaybedeceğime projem üstünde
çalışabilirim diye düşünürken, ertesi sabah yaptığım ilk iş mesaj atarak
buluşma saati vermem oldu.
Aynı günün akşamüstü
saatlerinde, A ile bir kafede buluştuk ve konuşmaya başladık. Ben anlattıkça bu buluşmanın
ve yaşamakta olduğum deneyimin tesadüf
değil evren tarafından planlanmış bir karşılaşma olduğuna inanmaya başladım. Zira havada garip büyülü bir etki vardı. A öncelikle beni konuşturup projem ve
sonundaki hüsranım ile ilgili hislerimi anlattırdı ve kullandığım kelimeleri
tek tek not aldı. Konuşmam bitince ‘Benle konuşurken kullandığın tüm kelimeler ve kendini ifade biçimin hep negatif. Duygularını ifade ederken hangi kelimeleri kullanırsan o kelimeler yaşamını yönlendirir. Hislerini
anlatmak için kullandığın kelimeleri özenle seçmelisin çünkü kullandığın her
kelime senin evrene yolladığın mesaj olarak sana dönecektir. Eğer pozitif
kelime kullanırsan pozitif sonuç, negatif kelime kullanırsan negatif sonuç elde
edersin. Kendini ve yaşadığın deneyimi küçük görme. Güne, o gün neyi başarmak
istiyorsan şimdiki zamanı kullanarak isteğini kendin duyacak şekilde yüksek
sesle kendi kendine tekrarla. Hayatından –ceğim, -cağım eklerini ve 'zor' kelimesini çıkar; yerine yapıyorum,
bitiriyorum, başarıyorum kelimelerini kullan, gelecek zamanda değil şimdiki
zamanda yaşamayı öğren. Hayatımızdaki seçimleri biz yapıyoruz, seçimlerini yap
pişman olma, unutma bu hayatta öncelik sensin. Önce kendini mutlu edeceksin,
sonra başkalarını. Senin odaklanman biraz şaşmış, dağınıksın, kendini toparla, önceliklerini belirle.’
dedi.
Bir anda
kendimi Ferrari’sini Satan Bilge’deki Julian Mantle veya Paulo Coelho’nun kitaplarının kahramanları gibi hissettim. Bir kaç dakika bir şey
diyemedim. ‘Kültürel olarak ve yetişme
tarzın sonucu ağzından çok fazla “kader, kısmet, inşallah” sözcükleri çıkıyor,
bunları kelime haznenden çıkarıp, yerine daha yapıcı kelimeler koymalısın. Önce sen insan olarak kendine ve
başaracaklarına inanacaksın, her şeyi Allah veya başkalarına havale edersen o
zaman sen neyi gerçekleştireceksin?’ diye sordu. Sonra 'Bazen amaca ulaşmak için çok düşmen gerekebilir ama gerçekten istersen ve buna inanırsan yapamayacağın hiç bir şey yok. Sen kendine güvenini kaybetmişsin ve yaptıklarına değil yapamadıklarına odaklanmışsın. Bu zamana kadar elde ettiğin tüm başarıları unutmuşsun. Önce kendine güven ve kendini tanı. Hayattaki beklentilerini tanımla ve azimle onlara doğru (yürüme) koş' diye devam etti. Bu konuşmalar araya
giren başka konuşmaların da eklenmesiyle beraber yaklaşık 6 saat sürdü!
Gece 11.30
civarı kafeyi kapatmak isteyen garson artık lütfen kalkar mısınız dediğinde
büyülü rüyadan uyandım. A, aynı zamanda insanların aora’larını görebildiğini,
12 yaşından beri 6. hissinin çok güçlü olduğunu ve bu gücünü kullanmayı ve
kontrol etmeyi öğrendiğini ve benle de bu yüzden konuşmak istediğini söyleyince
gerçekten bu akşamın evren tarafından planladığına emin oldum.
Utana sıkıla
borcumu sordum, benden para istemediğini söyleyince de ısrar ettim çünkü nede
olsa bir Cumartesi akşamı altı saatini bana vermişti. A da ısrarla benden para
almadı, sadece dediklerini uygulamamı ve projem
tamamladığında haber vermemi istedi. Kendimi toparlayıncaya dek Abraham
Hicks ve Anthony
Robbins’in başarı, mutluluk, kişisel
gelişim ile ilgili anektodlarını dinlememi ve günde yarım saat de
olsa spor yapmamı ve ondan sonra çalışmalarıma başlamamı da tembih etti. ‘Sen
bu projeyi gerçekleştirebilecek güçtesin’
dedi ve gitti.
Son 3 haftadır çalışmalarıma
iç rahatlığı ve kendime olan güvenimi sarsmadan devam ediyor ve A’nın tembih
ettiklerini de elimden geldiğince uygulamaya çalışıyorum. Eskiden projemi zorunluluk olarak görüyordum şimdi severek yapmaya başladım. Spor konusunda biraz sıkıntılıyım ama evde her gün 10-15 dakika da olsa Yoga-Pilates karışımı hareketler yapmaya özen gösteriyorum. Biraz meditasyona da sardım bugünlerde. Yoğunlaşmada ve odaklanmada faydası oluyor. A da ara ara beğendiği yazı ve videoları yollayıp durumumu kontrol ediyor, beni yüreklendiriyor. Aslında A'nın öneri ve tavsiyeleri hepimizin çeşitli vesilerle bildiği ama çoğu zaman hayatın kaosu içinde unuttuğumuz, göz ardı ettiğimiz veya göz ardı etmeyi seçtiğimiz hususlar. Arada birinin hatırlatıp, insanı sarsması çok iyi geliyor. Umarım herkes benim kadar şanslıdır!
Sevgiler,
Yeşil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder